22 Ekim 2009 Perşembe

Doğamsı

Sesler duyuyorum, cıvıl cıvıl. Bazen garip! Korkutucu. Ama atmosfer çok iyi. Bulutlar az önce pamuksuluğunu gösterdi utanmadan, çekinmeden…
Sanki bugün bütün çiçekler, böcekler, değer veriyor bana. Nasıl olsa güneş de arkamda. Bir tek ayaklarım itaat etmiyor. Farkındayım. Çok yoruldular. Hak vermek lazım.
Bir kaplumbağa dikkatimi çekti. Kafasını çalıların arasına sokmuş, benden gizleniyor. Bir yandan da yukarıdan bir uçak sesi bütün doğallığı bozmaya çalışıyor.
Galiba şimdi hepsi benim için sustular. Kusursuz sessizlik…
Başım dik, gözlerim göğe uzanıyor.
Buradan binlerce beton yığınına bakmak sinir bozucu. Daha çok gözlerimi güneşe çeviriyorum. Oturduğum büyük taş hasta gibi. Üzerinde birçok kabarcık oluşmuş. Sarı, turkuaz gri… Güneş tarafında kalan bulutlar kızıllaşıyor. Bitmeyen hafif rüzgâr sesimi dalgalandırıyor. Bulutlar da gerçek yüzlerini kaybetmeye başladılar. Sanki onlara biri acı çektiriyormuş gibi bakıyorlar.
Geriye hiç gitmek istemiyorum aslında. Çaresizlik işte… Misafirlik bu kadarmış.
Hoşça kalın ağır başlı taşlar, sarı çiçekler, yirmi yıllık kaplumbağa, yeni doğmuş çimenler, o çalının arasından ses çıkaran garip varlık… Kendinize iyi bakın.

3 yorum:

  1. Güzel yazmışın yine kaan ama o çalının arasından ses çıkaran garip yaratık ne :D

    YanıtlaSil
  2. Gülme "meraba_93", gülme.

    YanıtlaSil
  3. ya işte bakmaya fln da korktum :D ses qeliodu arada bir küçük bi uçan varlık olsa qerek. :D

    YanıtlaSil